SIYAH BUZ // BECCA FITZPATRICK // KITAP YORUMU
- Kitabın Adı: Siyah Buz
- Yazarın Adı: Becca Fitzpatrick
- Yayınevi: Pegasus yayınları
- Sayfa sayısı: 380
Âşık olmak hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı… Beni ona bakarken yakalayınca hemen gözlerimi kaçırdım. Bakarken yakaladığına inanamıyordum. Ona karşı hissedebileceğim çekim fikrinden nefret ettim. Beni rehin almıştı. Beni isteğim dışında alıkoymuştu. Son iyilikleri bunu değiştiremezdi. Kendime onun gerçekte kim olduğunu hatırlatmalıydım. Ama gerçekte kimdi?
Hellöö! Uzuuun bir zamandan sonra tekrar yeni bir kitap yorumuyla karşınızdayım. (Alkış) Nasılsınız? İyi misiniz? Umarım iyisinizdir. Ben değilim bari siz olun. Neden mi? Neden olacak canım! Şu ÖSYM belası yüzünden. Her neyse tabiki de bu yüzden enerjimi yerlere düşürüp depresyona giremeyeceğim. Ne demişler; Stres yok efendim! Stres yok.
Ay ben kendi derdime düştüm kitap yorumunu milattan öncede unuttum. Sorry!
Aslına bakarsanız Siyah Buz'u çook önceden okumuştum. Hatta bir günde soluksuz bir şekilde okuyup bitirmiştim. Hatta o gün televizyondaki dizim olmasına rağmen başından kalkmamıştım. (kikiki) Ama şu anda hangi dizi olduğunu hatırlamıyorum. Bu durumda hatırlamadığıma göre çok da mühim bir dizi değilmiş demek ki.
Becca Fitzpatric'in daha önce Fısıltı kitabını okumuştum. Fark ettiyseniz altını çizdim ''kitabını'' diye. Yani serisini okumadım bu yüzden ilk kitabı okuduktan sonra Siyah Buz'u okumam da ayrı bir ironi açıkçası. Hatta Fısıltı'yı siyah buzdan önce okuyup da yorumunu hala girmemiş olmam apayrı bir ironi 😐😐
Velhasıl kelam Fısıltı kitabını sevip ya da sevmemekle alakalı değil diğer kitaplarını okumamam. Aksin kitaba bayıldım fakat asıl sorun diğer kitapların hala elime geçmemiş olması... Evet hala ellerimde değiller. Allahım neydi günahım? 😢😢
Ah! Tabii ki ben yine konudan konuya atlayarak resmen Siyah Buz'un yorumundan çıkıp Fısıltı'nın yorumuna girmiş bulunmaktayım. Affedin canlar.
Genelde yorumlarda Siyah Buz ile Fısıltı kitabını çok karşılaştırmışlar. Karşılaştırmaları bir yandan çok olağan çünkü hemen hemen herkes ilk başta Fısıltı'yı okuyup bütün kalplerini ona verdiler. Haklılar da aslında. Çünkü Fısıltı kötü bir kitap değildi. Siyah Buz'da ise durum biraz farklı. İşin içerisinde bir tutam aksiyon, biraz macera ve ileri bölümlere doğru ise az buçuk dan birazcık fazla aşk giriyor. Romantizm sevenler başlarda belki sıkılabilirler fakat bende romantizm seviyorum ve Mason'la Britt'in ilişkilerini merakla okudum.
Şimdi biraz karakterlerle devam etmek istiyorum yorumuma. Britt; Allah'ım beni başlarda deli eden sonlara doğru sevdiğim karakter. İlk aşkı Calvin'i unutamayan ve gururundan da Calvin'e yaklaşamayan Britt. İleride shaun'a karşı bir hoşlantı içerisinde olan Britt. En sonunda ise kararını Mason'dan yana kullanan Britt. Kitaplarda en sevmediğim şey bu diyebilirim. Yazarların baş karakter kızlarını bir sürtük gibi yazmaları. Evet kesinlikle bu. Tabii ki dünyada ki her kız bir melek olmadığı gibi kitaplardakiler de her zaman melek olmayabiliyor.
Mason/ Jude: Mason için Patch gibi ''Aman Allah'ım aşık oldum Mason!!'' diyemeyeceğim. Çünkü Patch gerçekten farklıydı. Fakat tabii ki de Mason kötü değil. Kendisi çok sürprizli bir karakter. Okuyan insana ok sıcak hisler besleten bir karakter. Başından beri evet işte bu adam kötü bir adam olamaz dedirtti. Britt'e karşı olan dikkatli ve önemseyici davranışları Britt'i yarı yolda bırakmayacağını kanıtlar nitelikteydi. Ne mi oldu? Ay onu da okuyun canım. Zaten şurada spoiler vermemek için canımla cebelleşiyorum.
Calvin: Bu karakteri kitabın başında da sevmedim ortasın da a sevmedim sonunda ise ''Senin yerin bu kitap değil Calvin. Senin yerin bok çukuru'' diye isyanlardaydım. İzlediğim yabancı kitaplarda Calv,n karakteri çokça yer alıyor. Ama tabii ki baştaki karakteri. İnanın bana Calvin'in değişimini gözünüzü kırpadan okuyacaksınız. Pislik Calvin.
Korbie: ''Aman Allah'ım Korbiee Ben Britt'e sürtük derken seni fark etmemişim çok üzgünüm tatlım seni birinci sıraya taşıyorum.'' Ne demek istediğimi anlamışsınızdır belkii. Hani şu baş karakterin yanındaki erkek hastalığı olan arkadaşlar olur ya Korbie'nin de teşhisi bu. Üzgünüm...
Shaun: Kitapta midemi bulandıran, gözlerimi kanatan bir karakterdi. Hani olur ya yabancı dizilerde sarı saçlı, sıska, sarı dişli, bakımsız kötü erkekler. Kitapta tam olarak böyle olmasa da elimde olmadan kitabı okurken hayal gücümde Shaun için böyle bir görünüş hal aldı. Her neyse sen zaten böyle bir görünüşe layıksın Shaun!
Bir gezi sırasında alıkoyulan Britt ve Korbie. Bunları alıkoyan Mason ve Shaun. Hepsinin birbirleri arasımdaki etkileşimler, çekişmeler, didişmeler falandı filandı olaylar kopuyor ve kendinizi farklı bir boyutta hissediyorsunuz. Kitapta geçen buz gibi bir kış mevsimi sizi tuhaf bir şekilde ürpertirken içinizi de sıcacık bir sevgiyle kaplıyor.
ALINTILAR
- Ben sana benden bir parça verdim. Sen de bana senden bir parça. Yoksa asla buraya gelmezdin. Boş verirdin. Ben seni boş vermiyorum Britt ve senin de beni boş vermeni istemiyorum.
- İnsan ölürken, hayatının bir film şeridi gibi gözlerinin önünden aktığı söylenir. Ama insanın bir zamanlar sevdiği birinin ölümünü, şimdiki ve sonraki hayat arasında gidip gelişini izlerken bunun iki katı acı verdiğinden bahsedilmez. Bir yolu birlikte kat etmiş iki hayatı kafanızda yeniden canlandırdığınız için, acı ikiye katlanır.
- "Ahlaki mecburiyetler söz konusu olunca, doğru olanı yapacağımı sanıyorsun. Shaun gibi değilim ama iyi biri de değilim."
- Bir kızı öptüğüm zaman onu yüz üstü bırakan bir erkeği değil, beni düşündüğünü bilmek isterim.
Yorumlar
Yorum Gönder